Sahte, taklit, markasız, TSE belgesiz, bakımsız asansörlerin insanlarımızı nasıl öldürdüğünü gazetelerde iki günün biri okuyoruz.
Elektronik öğretmeni Ali Özdemir konuya ışık tutuyor:
“Ülkemizdeki asansörlerin yüzde 90’ının Allah’a emanet çalıştığını söyleyebilirim.
Ben 2- 10 katlı binalarda mecbur kalmadıkça asansöre binmiyorum.
Bu asansörleri imal edenler, montajını ve bakımını yapanlar ve onların öğretmenleri ne kadar eğitimlidir?
40 yıldır elektrikçilik, 34 yıldır elektrik teknik öğretmenliği yapıyorum. Bu kadar uzun süreçte hiçbir devlet kurumu benim mesleki ilgimi denetlemedi / ölçmedi / sınava tabi tutmadı.
Gelişmiş AB ülkelerinde öğretmenler her 4- 5 yılda bir mesleki- bilimsel sınava tabidir. Yetersiz olanlar zorunlu olarak kursa yollanır ya da meslekten çıkarılır.
Çok kızan olacak ama yazayım.
1 milyon öğretmen ciddi bir mesleki sınava tabi tutulsa yüzde 90’ının yetersiz olduğu görülür.
Eğitim, hele ki mesleki- teknik eğitim niteliksiz olduğundan asansör kazalarında, yollarda, inşaatlarda suçsuz insanlarımız ölmeye devam edecektir.
DURUN
Geçen hafta kanlı beyaz önlükler giymiş, kendilerine doktor süsü vermiş bir topluluk Balat Or Ahayim Musevi Hastanesi önünde gösteri düzenledi. Sözüm ona İsrail’in Gazze katliamını lanetlediler.
Abdülhamit döneminde halktan toplanan bağışlarla kurulan 125 yıllık bu hastaneye sadece civarda yaşayan fakir halk değil, kentin dört bir yanından derdi olan insanlar da şifa aramak için geliyor. Çünkü doktorları deneyimli. Hastalara vakit ayırabiliyor. Vizite ücretleri özel hastanelere göre uygun. (Örn: göz muayenesi 600 TL).
İnternete girip görebilirsiniz. Bu hastanenin başhekim dahil 32 doktorundan 31’inin Yahudilikle ilgileri yok. Hoş hepsi Yahudi vatandaşımız da olabilirdi. İsrail’i protesto etmenin yeri orası mı olmalıydı?
Ülkemizde kala kala bir avuç Yahudi vatandaşımız kaldı. Çoğu nitelikli insanlar; doktorlar, yöneticiler vb… Hiç değilse onları rahat bıraksanız!
KAZANSA
Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Ümit Özdağ’ı önceki akşam Flash TV’de Fatih Ertürk’ün sorularını yanıtlarken izledik… Zafer Partisi ile
CHP arasındaki gizli protokol bir kez daha gündeme geldi.
Bu protokole göre Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olduğu takdirde İçişleri Bakanlığı’na Ümit Özdağ getirilecek, iki bakanlık daha (Milli Eğitim ve Kültür) Zafer Partisi’ne verilecekti.
Ümit Özdağ konuşmasında Kılıçdaroğlu’nun altılı masa ortaklarını, İyi Parti, DP, DEVA, Gelecek ve Saadet’i “Saray artıkları” ve “Fetöcü” olarak niteliyordu.
Kılıçdaroğlu seçimi kazansaydı Ümit Özdağ ile diğer partiler nasıl birlikte çalışabilecekti? O hükümet nasıl yürüyecekti? Bu sorunun yanıtı yok!
Bu arada Özdağ, Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlarının Cumhuriyet’in 100. yılını temsil eden birer anıt yaptırmalarının iyi olacağını ama yaptırmadıklarını ekledi. Önemli bir eleştiriydi.
TABELA
Eskiden İnönü stadının skor levhası üzerinde Atatürk’ün şu sözü yazılıydı:
“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklı olanını severim”
Büyük Atatürk… Futbolun bugünlerini de görmüştü sanki…
SADAKA TAŞI
Kentlerimizin kenarında kıyısında bir eski eser kalıntısı gibi duran, yarım veya bir metre yüksekliğinde, hayli aşınmış kısa sütunlar vardır.
Kimi bir evin duvarının dibinde, kimi cami avlusunda kalmıştır.
Çoğunlukla yanlarından geçer ama onları pek fark etmeyiz.
Mermer veya sert taştan yapılmış bu kısa sütunların üzerinde birer oyuk bulunur.
Bu taşlar Osmanlı’dan kalma “sadaka taşları”dır.
Osmanlı döneminde hem dilenciliği önlemek hem de fakirlerin kimseye el avuç açmadan ihtiyaçlarını gidermesi için tasarlanmıştır. Varlıklı kişiler bu oyuklara para bırakır, ihtiyacı olanlar bu oyuklardan ihtiyaçları kadar para alırlardı. Bu para koyma ve alma işlemi genelde akşam karanlığında olur, kimse ne vereni ne alanı görürdü.
Sadaka taşlarıyla ilgili geniş bir yazıyı ve resimleri araştırmacı M. Şinasi Acar’ın “Osmanlı’dan Bugüne Gözümüzden Kaçanlar” adlı eserinde (YEM Yayın) bulabilirsiniz.